fbpx

Varikosel

Varikosel

Eşlerini gebe bırakamayan erkeklerde en sık rastlanılan anormalliklerin başında varikosel gelmektedir. Varikosel yıllardır kısırlığın en fazla suçlanan nedenlerinin başında gelmiştir. Varikosel ile kısırlık ilişkisini değişik perspektiflerden incelemekte yarar vardır. Pampiniform pleksus adı verilen ve testislerden kanı taşıyan toplar damar sistemindeki genişlemelere varikosel adı verilmektedir. Varikosel gözle görülebilir, elle hissedilebilir veya Doppler ultrason incelemesi ile saptanabilir. Doppler ultrason ile saptanan varikosellere subklinik varikosel adı verilir. Varikoseli olan erkeklerde kısırlık dışında en belirgin yakınma kronik kasık ağrısı ve baskı hissidir. Bugün için sadece klinik varikoselin yani gözle görülen veya elle hissedilen varikoselin önemi olduğu kabul edilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı çalışmalarda normal sperm parametreleri olan erkeklerde %11 varikosel görülürken, anormal sperm parametreleri olan erkeklerde %25 varikosel görülmektedir. Genel toplum değerlendirmesinde varikosel %8-22 arasında görülürken, kısırlık kliniğine başvuran erkeklerin %22-39 unda varikosel görülmektedir.

Varikoselin nasıl kısırlık yaptığına dair herkes tarafından kabul gören bir teori yoktur. Varikoseli olan erkeklerin menilerinde stres paterni adı verilen sperm morfoloji ve hareket bozukluğu görüldüğü söylenmiş olsa da benzer bozuklukların varikoseli olmayan erkeklerde de görülmüş olması bu bulgunun önemine gölge düşürmektedir. Varikoseli olan erkeklerde sperm sayı hareketlilik ve yapısal özelliklerinde varikoseli olmayan erkeklere oranla farklılık maalesef bütün çalışmalarda gösterilmemiştir.

Varikoselin bugün için tedavisi cerrahidir. Mikro cerrahi ile spermatik ven ligasyonu adı verilen bir operasyonla variköz genişleme gösteren damarlar bağlanır. Bu operasyon endoskopik olarak yapılabileceği gibi radyolojik embolizasyon teknikleri de kullanılabilir. Tekniklerin birbirleri ile karşılaştırmalı çalışmaları olmadığından hangisinin daha üstün olduğu konusunda kesin bir görüş birliği yoktur. Genel olarak ürologlar arasında kabul gören görüş subklinik varikosellerin tamirinin herhangi bir faydası olmadığı şeklindedir. Klinik yani elle hissedilen veya gözle görülen varikosellerin özellikle kronik kasık ağrısı veya baskı hissi ile beraber olanlarının ve adolesan çağda görülen varikosellerin tedavi edilmeleri konusunda da görüş birliği mevcuttur.

Ürologlar tarafından yaygın olarak yapılsa da androloglar ve jinekologlar tarafından daha süpheci bir şekilde yaklaşılan konu ise semen parameterleri bozuk infertil erkeklerde varikosel tamirinin yararı olup olmadığıdır. Yapılan randomize çalışmaların topluca irdelenmesinde varikosel tamiri yapılan ve yapılmayan erkeklerin eşlerini gebe bırakabilme şanslarında herhangi bir değişiklik olmadığı gözlenmektedir. özellikle azospermi veya şiddetli oligospermi (sperm sayısı 0 olan veya ml de 1 milyonun altında olan erkekler) olgularında varikosel tamirinin yeri yoktur. Sperm sayısı 5 milyonun üzerinde olan, kadının genç olduğu ve kısırlık süresinin kısa olduğu olgularda ise varikosel tamiri düşünülebilir.

Ameliyat sonrası tekrarlayan varikosellerde ise ikinci bir cerrahinin hastanın yakınmaları olmadıkça yeri yoktur. Sonuç olarak bugün varikosel özellikle kısır çiftlerde çok fazla ve çoğu zaman gereksiz tanı alan ve çoğu zamanda gereksiz tamir edilen bir olgudur. Varikosel ile kısırlık ilişkisinin tam netleşmemesi ve tedavinin faydası gösterilememesi nedeniyle biz varikoselleri bugün için kısırlık araştırmasında rastlanılan tesadüfi bulgular olarak değerlendiriyor ve yaklaşımın da buna göre olmasını öneriyoruz.